NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ
عُبَيْدٍ
حَدَّثَنَا
ابْنُ ثَوْرٍ
عَنْ
مَعْمَرٍ
عَنْ ابْنِ
خُثَيْمٍ
عَنْ
صَفِيَّةَ
بِنْتِ شَيْبَةَ
عَنْ أُمِّ
سَلَمَةَ
قَالَتْ
لَمَّا
نَزَلَتْ
يُدْنِينَ
عَلَيْهِنَّ مِنْ
جَلَابِيبِهِنَّ
خَرَجَ
نِسَاءُ الْأَنْصَارِ
كَأَنَّ
عَلَى
رُءُوسِهِنَّ
الْغِرْبَانَ
مِنْ
الْأَكْسِيَةِ
Ummü Seleme (r.anha)'dan
rivayet olunmuştur; dedi ki: "Ey Nebi; zevcelerine, kızlarına ve
müminlerin kadınlarına dış elbiselerini üstlerine giymelerini
emret"[Ahzab 59] (âyet-i kerimesi)
inince, Ensar kadınları dışarıya çıktılar. (Başlarına bağladıkları siyah)
örtülerden dolayı sanki başlarında (siyah) kargalar varmış gibi görünüyorlardı.
İzah:
Bu hadis-i şeritte,
Allah Teâlâ hazretlerinin, müslüman kadınların şerefini korumak için Ahzâb
sûresinin 59. âyetini indirerek, onlara şereflerine uygun bir şekilde tepeden
tırnağa örtünmelerini emrettiği, bu emirdeki inceliği ve hikmeti derinden
kavrayan Ensarlı kadınların da ince bir titizlik ve büyük bir şevkle bu emre
sarılıp islâmî kıyafete büründükleri ifade edilmektedir. Müfessirler Ahzâb
sûresinin sözü geçen âyetinde bir takım incelikler tesbit etmişlerdir.
Bu inceliklerden
bazıları şunlardır:
1- Allah Teâlâ örtünme
emrine evvelâ Rasûlullah (s.a)'nın zevceleri ve kızları ile başlamıştır. Bu,
onların diğer kadınların önderi ve imtisal numunesi olduklarını
göstermektedir.
2- Hicâb âyeti,
kadınların avret mahallerini örtünmeleri istikrar kazandıktan sonra nazil
olmuştur. Öyleyse bu âyette emrolunan tesettür, daha önce farz kılınan Setr-i
avretten başka ve fazla bir örtünmedir. Bunun içindir ki bütün müfessirler,
tabirler değişik de olsa mefhumda birleşerek ayetteki "cilbâb"dan
maksadın kadının elbiseleri üzerine giyilen ve bütün vücudu örten bir örtü,
elbise olduğunda ittifak etmişlerdir.
3- Ayetteki,
"Zevcelerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına" ifadesindeki
tafsilat, hicabın yalnız Rasûlullah (s.a)'nın zevcelerine farz olduğunu ileri
sürenlerin bu iddialarını açıkça reddetmektedir.
Örtünmenin Şekli Nedir?
Allah Teâlâ kadınlara,
iffet ve haysiyetlerinin korunması için yabancı erkekler karşısında uzun bir
örtü ile elbiselerinin üzerini örtmelerini emretmiştir. Alimler bu tesettürün
nasıl olacağı hususunda ihtilâf ederek birkaç görüşe ayrılmışlardı:
1- Süddî'ye göre,
"Örtü, kadının sol gözü hariç bütün yüzünü kapatmalıdır." Ebû Havyan
da şöyle der: "Endülüs'teki âdet de Süddî'nin tarif ettiği gibi
idi."
2- Ümmü seleme
(anha)'dan rivayet edildiğine göre, "Bu âyetin nüzulünden sonra Ensâr
kadınları siyah çarşaflara büründüler. Sanki hepsinin başına birer karga
konmuştu."
3- Taberi, İbn
Sîrîn’den şöyle rivayet eder: "Abide es-Selmanî (r.a)'ye, "dış
elbiselerini de üstlerine giymelerini söyle" âyetinin manasını sordum,
büyük bir çarşaf olarak onunla bütün vücudunu Örttü. Başını ta kaşlarına kadar
kapattı, yüzünü de tamamen kapattı. Yalnız sol gözünü açık bıraktı. Böylece
âyeti fiilî olarak tefsir etti."
4- Taberi ve Ebû
Hayyân, İbn Abbas (r.a)'tan şöyle rivayet etmişlerdir: "Kadın cilbâbmı
alnının üzerine indirir ve oradan sıkar. Alttan da burnunun üzerine kadar
kapatır. Yalnız gözleri dışarıda kalmalıdır. Yüzünün kalan kısmı ile göğsünü
tamamen kapatmalıdır.
Bu mevzuda merhum Hamdi
Yazır şöyle diyor: "Cilbâbdan örtmek" tabirinde iki vecih vardır
1) Çilbâblardan
birisiyle bedeni sıkıca örtmek
2) Birisi de, bir
cilbâbın bir tarafıyla başından yüzünü örtmek. Bu beyanda da iki suret vardır:
Birisi kaşlarına kadar örttükten sonra büküp yüzünü de örtmek ve yalnız tek
bir gözünü bırakmak. İkincisi de, alnının üzerinden sıkıca sardıktan sonra
burnunun üzerinden dolayıp gözlerinin ikisi de açık kalsa da yüzün kısmı
âzamini ve göğsü tamamen örtmüş olmaktır."[Hak dini kur'an dili VI 3928.]
Mezhep imamlarının bu
meyzudaki görüşlerini 4104 numaralı hadisin şerhinde açıkladık.